.

Related Posts with Thumbnails

21 Ağustos 2009

camel




blog yapıp da camel'dan bahsetmemek olmazdı.
çoğu kişinin camel denince aklına sigara geliyor elbette, yok abi muhteşem bi grup o dediğinizde de deve diye grup mı olur ya diyorlar. bunu yapanlar var. o bakımdan bir kez daha vurgulayalım önemini sevgili camel'ın.
şimdiye kadar çıkardıkları albümler şu şekilde;




hepsini tek tek yazıp yorumlayacak değilim elbette ama çok özel olan albümler var. stationary traveller, rajaz ve sadece ice için bile muhteşem kabul edilebilecek i can see your house from here. yukarıdaki resim bu albümün kapağına ait, dindar kesimden elbette tepki görmüşler bunun yüzünden.
andrew latimer'i illa ki ileride detaylıca inceleyeceğimdir ama burada da bir şeyler söylemek gerek, camel'ın her şeyi desek yeridir latimer için. pan flüt olsun, ağlayan gitarlar olsun, yer yer klavye olsun, her türlü şey var adamda. işin en güzel tarafı belki de camel'ın "underrated" oluşu. yani aynı dönem olmalarına rağmen pink floyd'un sahne şovları ve yaptıkları her şey bu denli gündemde iken camel sessiz sakin bir şekilde müziğini yapmaya devam etmiş.
progressive müziğin en karakteristik özellikleri camel'da vücut bulmuş sanki. bir lady fantasy var mesela, şarkının içinde kaç ayrı melodi olduğunu ben hala çözemedim ve fakat bu şarkıyı daha da özel yapan şey andrew latimer'in aradaki soloyu atarken ağlaması. bildiğin hüngür hüngür ağlıyor adam ve i love you diyor en sonunda. burdan da görülüyor ki camel duygu üzerine kurulmuş bir grup, her şarkısı, her solosu, her notasında hissedilebiliyor o. o gitar ağlıyor, tuzlu sular her yerimizi ıslatıyor. bu da bana en fazla ice'da geliyor. 10 dakika süren bir enstrümantal şarkı ice, tanımlamaya gücüm yetmiyor, sadece büyüleyici.
air born - ki o girişteki flüt adamı yer bitirir-, stationary traveller, you are the one, rajaz, lawrance, never let go, freefall... böyle gider.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder