senin gönlüne yakın olsun diye mi yaratıldı??
>>
ivan turgenyev
beyaz geceler'i dostoyevski başlığı altında ele almamamın bir nedeni var elbette. okuduğum kitaplar arasında en vurucu olanıdır belki de beyaz geceler. hikaye biraz klasik ama öyle bir vuruyor ki, vuranın dostoyevski olduğunu anlamak güç olmuyor.
dostoyevski'nin yazı tarzında bu var, yani öyle bir yerden giriyor, öyle ince noktalarına kadar biliyor ki seni, hem buna şaşıyor, hem de kendine bile itiraf edemediğin "gerçeklerini" yüzüne vuruyor. romanımızın kahramanı, elbette st.petersburg'da - rus romanlarında her şeyin burada geçmesine şaşmamalı-, nastenka'yı görüyor bir gece dışarı çıktığında, nehir kenarında ağlıyor nastenka, ağlıyor dediysem sessiz sessiz değil, hıçkıra hıçkıra. kahramanımız - ki adını hatırlayamıyorum, sanırım romanda da geçmiyordu, yanılabilirim yine de- nastenka ile tanışıyor o gece, tam 4 gece bulutların üstünde uçuyor. nastenka ile konuşuyorlar, birbirlerine hayatlarını, kimseye söylemedikleri sırlarını anlatıyorlar, kahramanımız tam 4 gece bulutların üstünde uçuyor.
fakat her şey her zaman güzel bitmiyor, sonunda nastenka yıllardır haber beklediği sevgilisinin ayak seslerini yine bir gece kahramanımızla otururken duyuyor. gidiyorlar, kahramanımız bir ömür bulutların altında eziliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder