.

Related Posts with Thumbnails

22 Haziran 2011

yitiksiz


sabaha karşı oturup ağladınız
ama mesela şimdi ben
ne aradığımı bilmiyorum
 

sabaha karşı oturup ağladınız 
çünki sizin aşkınız vardı 
kurumuş çiçekleriniz vardı 
aşina yıldızınız gökte 
oturup çok çok ağladınız 
ağlayıp iyi ettiniz 
size imreniyorum çünki 
çünki ölümsüz gibiyim yalnızlığımda 
çünki yalnızlığımda öyle güzelim 

üç beş kalem insan gelip geçtiler 
benim aradığımı bulup geçtiler 
biliyorsunuz bu dünya bana yetmez 
biliyorsunuz bütün kapıları omuzladım
kimini açtım kimini açamadım
 
bütün gemileri dolaştım limanlarda 
hepsi rıhtımlara bağlıydılar 
bütün adalar vakti yitikti 
sabaha karşı oturup ağladınız 
çünki siz bulup da yitirdiniz 

ben yitirmem bir bulsam 
büyük kayaları üst üste korum 
ama biliyorsunuz her şey gelip geçicek 
süslü kadınlar gibi oymalı arabalarda 
iki vakit arasında sessiz bir çiçek 
bir dökülecek bir açacak 
sonunda cılız köprülerin öte başında 
bir benim bulamadığım kalacak 

sabaha karşı oturup ağladınız
ama mesela şimdi ben
ne aradığımı bilmiyorum.
 

15 Mayıs 2011

bizim büyük çaresizliğimiz


aylardır beklediğim bir filmdi bizim büyük çaresizliğimiz, hatta film festivalinde elimin ucuna gelen bileti almayıp, sonradan tükendiğini öğrendiğimde yıkılmıştım resmen fakat çok da gerek yokmuş.

barış bıçakçı'yla iki seneyi aşkın bir süre önce tanıştım, son dönemde yetişmiş en başarılı yazarımız bence. film de aynı ismi taşıyan romanından sahneye uyarlanmış, keşke yapılmasaymış. belki kitaptaki anlatımın çok sıradışı güzelliği nedeniyle film bana sıradan geldi bilmiyorum ama kopukluk çok fazla ve ne yazık ki oyunculuklar gerçekten çok kötü. bir tek çetin'i oynayan fatih al kurtarıyor, onun dışında özellikle nihal'i oynayan güneş sayın - ki ilk filmiymiş, yeni öğrendim ben de- çok sırıtıyor, hiç doğal değil.

belki bilerek yapılmak istenmiş bilemiyorum ama filmdeki diyaloglar o kadar yapmacık duruyor ki, etraftaki sesler kesilmiş sadece konuşmalar var fakat rahatsız edici bir şeyler var kesinlikle. filmden bu kadar olmamışlık duygusuyla ayrılacağımı tahmin etmezdim, barış bıçakçı filmin bu şekilde şekillenmesine nasıl izin vermiş anlamıyorum, belki gerçekten kafasında kurduğu hikaye de böyle bir şeydi romanda. bendeki farklı olduğu için rahatlıkla olmamış diyebiliyorum filme. başka romanlarını sinemalarda görmemek ümidiyle.

11-17 Mayıs tarihlerinde ücretsiz olarak izlenebilecek az gelişmiş ülkelere ait filmlerin gösterildiği bir festival bilinmeyen sinemalar film festivali.

sponsorlarının arasında samanyolu tv, meltem tv, atv ve star gazetesinin olduğunu belirtelim ki duruşları belli olsun, bunları ve girişte elinize tutuşturulmaya çalışan star gazetesini almayıp güzelce filmleri izleyebilirsiniz. son iki gün.

filmlerin detaylı listesi ve takvimi için site de şudur; http://bilsinfest.org/

05 Mayıs 2011

four lions


son zamanlarda en çok keyif alarak izlediğim film oldu four lions. hazır gündem de bunlar üzerinden gidiyorken izlenmesi lazım. ingiltere'de intihar bombacısı olmaya çalışan dört pakistanlının trajikomik hikayelerini anlatıyor film, sundance festivalinden de ödülle dönmüş.

bu da tadımlık videosu;

la mano de dios

26 Şubat 2011

kanayan


erdal öz'ün politik öykülerinin olduğu bir kitap kanayan.

kitabın en keyif veren öyküsü ernesto bana göre, genç yazar ernesto'nun fotoğrafını yıllar boyunca saklar ve bir gece onunla ilgili hikaye yazmaya karar verir. kitabının arasında sakladığı fotoğrafı masaya koyar, fotoğraf canlanır, karşısında purosuyla beraber ernesto'yu gören adam hikayesini yazmaya başlar. cemile ile tanıştırır ernesto'yu, bizim yürüdüğümüz sokaklarda yürütür, konu başarısız cinselliğe girdikçe ernesto sinirlenir fakat karşısında özgür bir adam vardır.

"ernesto çıkardı cemile'yi locaya.

- o da kim?

- çok karıştırıyorsun ernesto. sanata, sanatçıya saygılı olmasını öğren. cemile'yi mi soruyorsun. cemile benim yarattığım bir pavyon orospusu. katır cemile diye geçer benim hikayelerimde. göğüsleriyle ünlüdür. onun dünya sorunlarını kapsayan bir göğsü vardır. yani senin anlayacağın emekçidir cemle. öyle sizinkiler gibi kol emekçisi değil belki ama, şey emekçisi.
"

bir de kitaba adını veren öyküde, babası devrim için evi terk eden oğlu için şöyle der;

"gidişi böyle oldu, geç kaldığı sinemaya yetişmek ister gibi."

20 Şubat 2011

sinyora enrica ile italyan olmak


italya'da yaşayan ali ilhan'ın iki gün önce gösterime giren ilk filmi sinyora enrica ile italyan olmak.

türk-italyan filmlerine tabii ki ferzan özpetek'le alışığız, bu da yeni bir tat oldu. film hüzünlü biten bir sona sahip olmasına rağmen genel olarak çok keyifli.

ismail hacıoğlu'nun bazı sahnelerde riccordo scamarcio'ya benzemesi güzelliğini geçip konuya gelelim biraz. ekin türkiye'de yaşar ve türkçe'den başka bir dil bilmez, amcası ise italya hayranıdır ve ekin'in babasıyla aralarının bozulmasını göz önüne alarak onu italya'ya okumaya yollar.

elbette ekin için işler kolay değildir, evde beraber kaldığı güzeller güzeli valentine'ya aşık olur, bundan sonrası biraz klişe. valentine dönem arasında sicilya'ya gider ve evin sahibi enrica - ki sonradan ekin'e yaklaşır- bu aradaki zaman boyunca ekin'i italyan yapmaya çalışır. nasıl dans edileceğini, italyanca'yı ve nasıl giyineceğini gösterir ve fakat yanlış anlama sonucu yine onu evden kovar. valentine gelir ekin'den etkilenir, sevişirler, ekin buna anlam yükler, valentine çeker gider.

filmde enrica'ya gençliği zamanında fellini tarafından hediye edilmiş bir şarap da vardır.

sanırım filmde ferhat göçer'in söylediği bir şarkı varmış, ben fark etmedim bunu da filmin başarısına veriyorum.