08 Aralık 2009
braveheart
sinemada izlememin üstünden kaç sene geçti hatırlamıyorum ama en son izleyeli 1 sene oldu sanıyorum ki.. bu filme kaç günümü verdim hatırlamıyorum, onlarca kez izledim küçüklüğümden beri. öyle küçüktüm ki filmi izleyip sıralara iskoçya bayrağı kazırdım, sene kaç hatırlamıyorum.
son sahnesiyle beni her izlediğimde ağlatabilmiş bir film bu braveheart, yani adamın ölmesi ya da herkesin koptuğu elinden sevdiğinin mendilinin düşmesi kısmı değildi bende gözlerimin ıslanmasına sebep olan, izleyenler muhakkak ki hatırlayacaklardır idam masasında william wallace'ımız kafasını kalabalığa çevirir ve orada annesinin kucağında idamı izleyen sarışın ufacık bir çocuk vardır ve onun bir bakışı, o bakış ki insanın içini deşiyor gerçekten.
o dönemde ve hatta çok daha yakın tarihimizde bile idamların izlenen bir şey olması durumu gerçekten çok acı, bunu bırakıp filme dönersek o güzelim iskoç havasını, yeşilliğini sonuna kadar hissediyorsunuz. hani her filmde derler ya aşk, ihtiras, ihanet, entrika diye. işte bu filmde hepsi var, an geliyor heyecandan yerinizde duramıyorsunuz, an geliyor tüyleriniz diken diken oluyor ve an geliyor ihanet karşısında kafayı yiyorsunuz. filmdeki william wallace'ımız sevgili katolik mel gibson, böyle kaslı kaslı kocaman bir adam.. gel gör ki gerçek william'ımız şuna benziyormuş;
insan hayal kırıklığına uğruyor tabi.. çocukluğu dair en güzel şeylerden biriydi braveheart, elime cd'si geçtiğinde nasıl mutlu olmuştum, herkes yatardı ben koyar izlerdim. o zamanlar altyazısı da yoktu, yarım yamalak ingilizceyle hayran hayran izlerdim. hele o william wallace'ın küçüklüğünü oynayan çocuğun güzelliği ve aksanı yok muydu, vardı, hala daha aklımda. kendisinin adı james robinson'muş ve şu anda kendisindeki değişime bakarak darwin amcamızın ne kadar mantıklı bir fikir öne sürdüğünü fark eyliyorum. ne güzel çocuk idin sen james, ne olmuş sana kuzum?
filmin ana konusunu bilmeyen yoktur herhalde ama yine de ufaktan söyleyelim, ingiltere'nin iskoç halkına yaptığı zulümden sonra william wallace diye birisi çıkar ve özgürlüklerini ister, bu yolda savaşır ve en sonunda ülkesini özgür kılar. bilmiyorum oralarda da kendi özgürlüklerini sağlayanlara faşist damgası vuracak kadar aptallaşabiliyor mu insanlar?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder