.

Related Posts with Thumbnails

19 Eylül 2010

amerikan gecesi


jim morrison'ın yazdıklarından oluşan bir diğer kitap amerikan gecesi.

içinde kısa senaryolar da var, fakat çoğu kıyıda kalmış ve birleştirilmiş şiirlerden oluşuyor. çevirmenin notunu ekleyelim;

" oliver stone'un filminde yaptığı gibi jim morrison'u büyük sanatçılar klubüne üye yapmaya çalışmak saçma bir iş. bunları niye söyledim: 15 yaşındakilerinde the doors dinleyip jim morrison okumalarında bir sakatlık olduğunu düşünenler için çevirmedim bu şiirleri. bu kitaptaki şiirler her yaşa uygundur, çünkü her yaş için tehlikelidirler!"

eğer sadece

eğer sadece hissedebilseydim
serçelerin seslerini
ve hissedebilseydim çocukluğun
beni geri çektiğini

eğer sadece hissedebilseydim
kendimi geri çekerken
ve hissedebilseydim kucaklandığımı
yeniden gençlik tarafından

gözüm arkada kalmazdı
ölürdüm seve seve.

18 Eylül 2010

bir gemide

kitap dokuz öyküden oluşuyor.

öyküler romanlardan çok farklı, bazen yüzlerce sayfalık romandan daha fazla bir şey çıkabiliyor kısacık öykülerden. ferit edgü de türkiye'deki en iyi öykücülerden belki de. çok uzun şeyler yazmaması, yazmamayı tercih etmesi, fakat bununla beraber çok şeyler de söylemesi en güzel yanı sanırım. bir de özlü'lerle olan yakınlığı beni daha da çekiyor orası tamamen kişisel.

kitaba gelirsek, muhteşem iki öykü barındırıyor. ikisi de birbirini takip ediyor, birincisi kanca ikincisi ise dönüş.  dönüş hakkında bir şeyler söylemek gerek, okuduğum en güzel öykülerden biri kesinlikle. benliğinden sıyrılıp kendine baktığını öğrendiğimiz bir adamın hikayesi. yüzleşmenin böylesine içten ve acı olduğunu daha önce görmemiştim.

o muhteşem sonuyla bitirelim yazıyı da,

"
o gülümseyerek teşekkür etti
kahvesinden bir yudum aldı
sonra kağıtları karıştırdı
sonra yazı makinesinin tuşlarına vurmaya başladı
boşluğa yönelmiş
bir makineli tüfeğin
tetiğine basar gibi...
"

- akla elbette ester'in söyledikleri gelir ..

beyoğlu sahaf festivali


bu yıl dördüncüsü düzenleniyor bu güzel festivalin.

festival güzel çünkü kitapla ilgili. hem kitaplara çok para ayıramayanlara hem de nadir bulunanları arayanlara ilaç gibi geldiği kesin. yirmi liraya dört beş kitap alıp çıkabiliyorsunuz.

kitap almasanız dahi o güzel sahaf kokusunu, birbirinden ilginç basımları, afişleri, kitapları inceleyebiliyorsunuz. taksim gezi parkındaki festival alanı her ne kadar büyük olmasa da içeriğinin inanılmaz geniş olmasından dolayı kesinlikle yarım saat uğrayayım deyip içeri girilmemesi gerekiyor. en az birkaç saatinizi alacaktır eğer ilgiliyseniz.

eski gazeteler, tarihe ışık tutuyor. değişimi ve aslında değişmemeyi görüyorsunuz bir şekilde. hiçbir yerde bulamadığınız kitaplar için denenebilecek bir yer burası. özellikle basımı olmayan kitapları bulabiliyorsunuz. aylardır peşinde koştuğum tezer özlü'ye armağan'ı - ki kendisi yalnızca 2000 tane basılmıştır- sadece yedi liraya almış bulunuyorum. hele de kitabın ne kadar nadir olduğunu bilmeyen bir satıcıya denk gelirseniz öyle kırk elli liradan açılmıyor fiyatlar, böyle ucuza bulabiliyorsunuz. tabi sonra satıcımız kahroluyor ama kitap-para ilişkisinden bu ceza için kendisine üzülmüyorum.

bu ayın sonuna kadar taksim'de otobüs duraklarının yanında sadece kitaplarıyla değil, eski, nadir çok şeylerle sizi bekliyor sahaflar. en azından o güzel kokuyu duymak için bile gidilmesi gerekir. biraz vakit ayırın.

jartiyer, kırbaç ve baby-doll'ün ötesindekiler



kitap ismi ve konusuyla dikkatleri üzerine çekiyor.

aslında cinselliğin dışındakiler deyip biraz da sinsice bunu kullanarak dikkat çekmeye çalışıyor da diyebiliriz. mühim değil.

konu 21 tane kadının hikayesi. sırasıyla anlatılan kadınlar/hayatlar şu şekilde; nineler, teyzeler, ablalar, yengeler, konsomatrisler, deli kadınlar, çılgın kızlar, vazgeçmiş kadınlar, varoş gülleri, politikacı ve bürokrat eşleri, reklam kadınları, öteki kadınlar, temizlikçi kadınlar, gelinler, roksalar derlerdi adıma, iktidarın kitabını yazarım tipi kadınlar, müşterisini temsil eden kadınlar, merkezkaç kadınlar, hemşireler, yeni gelen misafirler, imge kadınlar.

öncelikle şahsım için bir kitabın yky'den çıkması okunabilirliği açısından çok değerli bir referans fakat işte her zaman tutmuyor bu. konu çok orijinal, yaratıcılık istemiyor gibi görünse de istiyor fakat kitabın genelinde bitince elinizde çok bir şey kalmıyor. ne bileyim daha dolgun ve sadece anlatmış olmak için anlatılanın dışına çıkılabilirdi. bu sebepten dolayı okumayanların çok bir şey kaçırdığını düşünmüyorum. kitap size olmayan bir şeyi vermiyor, olanı da veremiyor.