02 Aralık 2011
13 Kasım 2011
01 Kasım 2011
27 Ekim 2011
24 Ekim 2011
03 Ekim 2011
09 Eylül 2011
27 Ağustos 2011
15 Ağustos 2011
14 Ağustos 2011
10 Ağustos 2011
08 Ağustos 2011
22 Haziran 2011
yitiksiz
sabaha karşı oturup ağladınız
ama mesela şimdi ben
ne aradığımı bilmiyorum
sabaha karşı oturup ağladınız
çünki sizin aşkınız vardı
kurumuş çiçekleriniz vardı
aşina yıldızınız gökte
oturup çok çok ağladınız
ağlayıp iyi ettiniz
size imreniyorum çünki
çünki ölümsüz gibiyim yalnızlığımda
çünki yalnızlığımda öyle güzelim
üç beş kalem insan gelip geçtiler
benim aradığımı bulup geçtiler
biliyorsunuz bu dünya bana yetmez
biliyorsunuz bütün kapıları omuzladım
kimini açtım kimini açamadım
bütün gemileri dolaştım limanlarda
hepsi rıhtımlara bağlıydılar
bütün adalar vakti yitikti
sabaha karşı oturup ağladınız
çünki siz bulup da yitirdiniz
ben yitirmem bir bulsam
büyük kayaları üst üste korum
ama biliyorsunuz her şey gelip geçicek
süslü kadınlar gibi oymalı arabalarda
iki vakit arasında sessiz bir çiçek
bir dökülecek bir açacak
sonunda cılız köprülerin öte başında
bir benim bulamadığım kalacak
sabaha karşı oturup ağladınız
ama mesela şimdi ben
ne aradığımı bilmiyorum.
15 Mayıs 2011
bizim büyük çaresizliğimiz
aylardır beklediğim bir filmdi bizim büyük çaresizliğimiz, hatta film festivalinde elimin ucuna gelen bileti almayıp, sonradan tükendiğini öğrendiğimde yıkılmıştım resmen fakat çok da gerek yokmuş.
barış bıçakçı'yla iki seneyi aşkın bir süre önce tanıştım, son dönemde yetişmiş en başarılı yazarımız bence. film de aynı ismi taşıyan romanından sahneye uyarlanmış, keşke yapılmasaymış. belki kitaptaki anlatımın çok sıradışı güzelliği nedeniyle film bana sıradan geldi bilmiyorum ama kopukluk çok fazla ve ne yazık ki oyunculuklar gerçekten çok kötü. bir tek çetin'i oynayan fatih al kurtarıyor, onun dışında özellikle nihal'i oynayan güneş sayın - ki ilk filmiymiş, yeni öğrendim ben de- çok sırıtıyor, hiç doğal değil.
belki bilerek yapılmak istenmiş bilemiyorum ama filmdeki diyaloglar o kadar yapmacık duruyor ki, etraftaki sesler kesilmiş sadece konuşmalar var fakat rahatsız edici bir şeyler var kesinlikle. filmden bu kadar olmamışlık duygusuyla ayrılacağımı tahmin etmezdim, barış bıçakçı filmin bu şekilde şekillenmesine nasıl izin vermiş anlamıyorum, belki gerçekten kafasında kurduğu hikaye de böyle bir şeydi romanda. bendeki farklı olduğu için rahatlıkla olmamış diyebiliyorum filme. başka romanlarını sinemalarda görmemek ümidiyle.
11-17 Mayıs tarihlerinde ücretsiz olarak izlenebilecek az gelişmiş ülkelere ait filmlerin gösterildiği bir festival bilinmeyen sinemalar film festivali.
sponsorlarının arasında samanyolu tv, meltem tv, atv ve star gazetesinin olduğunu belirtelim ki duruşları belli olsun, bunları ve girişte elinize tutuşturulmaya çalışan star gazetesini almayıp güzelce filmleri izleyebilirsiniz. son iki gün.
filmlerin detaylı listesi ve takvimi için site de şudur; http://bilsinfest.org/
05 Mayıs 2011
four lions
son zamanlarda en çok keyif alarak izlediğim film oldu four lions. hazır gündem de bunlar üzerinden gidiyorken izlenmesi lazım. ingiltere'de intihar bombacısı olmaya çalışan dört pakistanlının trajikomik hikayelerini anlatıyor film, sundance festivalinden de ödülle dönmüş.
bu da tadımlık videosu;
01 Mart 2011
26 Şubat 2011
kanayan
erdal öz'ün politik öykülerinin olduğu bir kitap kanayan.
kitabın en keyif veren öyküsü ernesto bana göre, genç yazar ernesto'nun fotoğrafını yıllar boyunca saklar ve bir gece onunla ilgili hikaye yazmaya karar verir. kitabının arasında sakladığı fotoğrafı masaya koyar, fotoğraf canlanır, karşısında purosuyla beraber ernesto'yu gören adam hikayesini yazmaya başlar. cemile ile tanıştırır ernesto'yu, bizim yürüdüğümüz sokaklarda yürütür, konu başarısız cinselliğe girdikçe ernesto sinirlenir fakat karşısında özgür bir adam vardır.
"ernesto çıkardı cemile'yi locaya.
- o da kim?
- çok karıştırıyorsun ernesto. sanata, sanatçıya saygılı olmasını öğren. cemile'yi mi soruyorsun. cemile benim yarattığım bir pavyon orospusu. katır cemile diye geçer benim hikayelerimde. göğüsleriyle ünlüdür. onun dünya sorunlarını kapsayan bir göğsü vardır. yani senin anlayacağın emekçidir cemle. öyle sizinkiler gibi kol emekçisi değil belki ama, şey emekçisi.
"
bir de kitaba adını veren öyküde, babası devrim için evi terk eden oğlu için şöyle der;
"gidişi böyle oldu, geç kaldığı sinemaya yetişmek ister gibi."
20 Şubat 2011
sinyora enrica ile italyan olmak
italya'da yaşayan ali ilhan'ın iki gün önce gösterime giren ilk filmi sinyora enrica ile italyan olmak.
türk-italyan filmlerine tabii ki ferzan özpetek'le alışığız, bu da yeni bir tat oldu. film hüzünlü biten bir sona sahip olmasına rağmen genel olarak çok keyifli.
ismail hacıoğlu'nun bazı sahnelerde riccordo scamarcio'ya benzemesi güzelliğini geçip konuya gelelim biraz. ekin türkiye'de yaşar ve türkçe'den başka bir dil bilmez, amcası ise italya hayranıdır ve ekin'in babasıyla aralarının bozulmasını göz önüne alarak onu italya'ya okumaya yollar.
elbette ekin için işler kolay değildir, evde beraber kaldığı güzeller güzeli valentine'ya aşık olur, bundan sonrası biraz klişe. valentine dönem arasında sicilya'ya gider ve evin sahibi enrica - ki sonradan ekin'e yaklaşır- bu aradaki zaman boyunca ekin'i italyan yapmaya çalışır. nasıl dans edileceğini, italyanca'yı ve nasıl giyineceğini gösterir ve fakat yanlış anlama sonucu yine onu evden kovar. valentine gelir ekin'den etkilenir, sevişirler, ekin buna anlam yükler, valentine çeker gider.
filmde enrica'ya gençliği zamanında fellini tarafından hediye edilmiş bir şarap da vardır.
sanırım filmde ferhat göçer'in söylediği bir şarkı varmış, ben fark etmedim bunu da filmin başarısına veriyorum.
08 Şubat 2011
01 Şubat 2011
07 Ocak 2011
03 Ocak 2011
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)